Tarsus Haber| Yenises Gazetesi
Yazar: HALİL AKSOY - 14 Ağustos 2023 Pazartesi - Okunma: 689

FAKİRLEŞEN TÜRKÇE

Birini okuduğum diğerini yeni aldığım iki kitap, dil âlimlerimizin Türkçemizin hem zengin bir dil olduğu düşüncelerini haklı çıkardı hem de şehirleşme ile birlikte halkın dilinde yaşayan canlı kelimelerin yavaş yavaş kullanıştan düştüğü gerçeğini… İlk kitap, hemşehrimiz Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın yazdığı “Babaannemden Yörük Sözleri” adlı eser. Mustafa Bey, babaannesinden duyduğu atasözleri, deyimleri, kelimeleri kısa yazılar hâlinde kaleme almış. Kolay okunan, öğretici yazılar. Yazarın kitabına aldığı dil malzemelerinden bildiklerim de vardı bilmediklerim de… Kecefe, okuntu oğlağı, küs yastığı, çitim gibi kelimelerle kaşığı kuşağında taşımak, ağzını bir tutup iki yırtmak, yoğurdu yumruğuyla yemek gibi deyimler ilk defa karşılaştıklarım. Kitapta bunlar gibi daha pek çok kelime ve deyim mevcut. Yazarın “Ön Söz”de yer verdiği iki cümle şöyle: “Bu kitapta yer alan yazılar, unutulmuş ya da unutulmaya yüz tutmuş sözcüklerin ömrünü biraz daha uzatabilmek amacıyla kaleme alındı. Çoğunu nenemden tevarüs ettiğim sözcükler bunlar.” Yazar, “Ön Söz”ü şu cümle ile bitirmiş: “Atalarınızdan kalan sözcüklere yeniden hayat vermek için siz de çabalayın, ne olur; ola ki Allah, Hazreti İsa’nın nefesine bahşettiği tılsımı size de nasip eder…” İkinci kitap, gazeteci Ahmet Dinç’in hazırladığı “Türkçenin Kayıp kelimeleri II” adlı eser. Eserin ilk cildi on yıl kadar önce yayımlanmıştı. Yazar gezip gördüğü yerlerde vatandaşlardan duyduğu ve yaptığı araştırmalarla tespit ettiği kelimeleri sözlük düzeni içinde bir araya getirmiş. Yazar, “İkinci Kitap İçin Sunuş” başlığı altında yazdığı satırların beşinci paragrafında şu acı hakikati dile getirir: “Henüz hiçbir kayda girmemiş, varlığı bile “resmen” bilinmeyen, yüzlerce, belki binlerce yıldır Türklerin dilinde yaşayan on binlerce söz ve söz varlığımız, çok sayıda nedenle hızla yok olmakta, unutulmaktadır. Günü gelip ölen her yaşlı “Türkçe Konuşan”la birlikte binlerce sözcük, deyim, kalıp, ikileme, bitki/hayvan adı, öykü, masal ve diğer dil/kültür ögesi de bir daha geri gelmemek üzere onunla birlikte ölmektedir. Kente göçenlerin çocukları ninelerinin, dedelerinin köyünde konuşulan özbeöz Türkçe sözcükleri konuşmak bir yana; onları alaya almakta, hatta aşağılamaktadır.” Kitapta Tarsus’tan derlenen kelimeler de mevcut. Kitaba göz atarken gözüme çarpanlar şunlar: çaplı, dahandırıx, fışfış, fışfışçi, gardıvan, kañsırmak. Her iki yazarımızı kutluyor, emeklerine, yüreklerine sağlık diyoruz. Bu iki kitap, Türkçenin içine düştüğü veya düşürüldüğü acı hakikati haykırıp durmakta… Her iki yazar da halkın dilinde yaşayan kelimeleri, deyimleri, atasözlerini güçleri yettiğince derlemiş ve yayımlamış. Bu iş elbette gönüllülerin de katkısıyla yapılabilir ama esas görev ve sorumluluk Türk Dil Kurumuna ve üniversitelerimizin ilgili bölümlerine düşüyor. Türk dili uzmanları halkın dilinde yaşayan kelimeleri ve diğer dil malzemelerini en kısa zamanda derlemeli, yok olmaktan kurtarmalıdır.  Kaybolan her kelime ve diğer dil malzemeleri kültür hazinemizin biraz daha yok olması demektir. Ahmet Dinç’in yukarıda yazdığımız şu cümlesi bütün ilgililere işin vahametini açıklamaya yeter de artar: “Kente göçenlerin çocukları ninelerinin, dedelerinin köyünde konuşulan özbeöz Türkçe sözcükleri konuşmak bir yana; onları alaya almakta, hatta aşağılamaktadır.”