Tarsus Haber| Yenises Gazetesi
Yazar: HALİL AKSOY - 21 Aralık 2022 Çarşamba - Okunma: 1291

DÜN “HASTA ADAM’ İDİK

Kaynaklar “hasta adam” tamlamasını Osmanlı için ilk defa Rus Çarı Birinci Nikola’nın 9 Ocak 1853 tarihinde Petrograd’daki sarayında kullandığını yazar. Osmanlı, eski gücünü kaybetmiş, çağı yakalayamamış, güçlenen ve birlikte hareket eden düşmanlarına karşı bir şey yapamamanın çaresizliğini yaşamaya başlamıştır. Güçsüz olan sadece devlet değildir, millet de güçlü değildir. Her türlü yolsuzluk, adam kayırma, rüşvet, birbirinin kuyusunu kazma, siyasî rakiplerine iftira atma, tembellik ve cehalet bütün hızıyla devam etmekte... Beklenen son kaçınılmaz görünmekte. Payandalarla yaşatılmaya çalışılan devlet, ömrü biten her devlet gibi yıkılır. İkinci paragrafta yazdığımız olumsuzluklar sadece o döneme ait değildir elbette. Hastalık çok daha önceden başlamıştır. Arnavut kökenli Koçi Bey’le başlayan risale yazma geleneği, daha sonraki dönemlerde nasihatnameler, siyasetnameler, layihalarla devam etmiş ama bunların hiçbiri bozuklukları düzeltmeye yaramamıştır. Hastalık her dönemde vardır, bünye gittikçe çürümektedir. Hâliyle kaçınılmaz son geç de olsa gelmiştir. Bugünkü hâlimiz dünkünden pek de farklı değil. Yukarıda yazdığımız aksaklık ve bozukluklar bugün dünkünden daha fazla. Dün hastalık bütün vücudu en azından bugünkü gibi sarmamıştı. En azından halkta bu kadar bozulma yoktu. TV’ler, basın ve yayın organları ile bilhassa sosyal medya, çürümüş ve kokuşmuşluğu her gün gözler önüne seriyor. Geliniyle evlenen kayınbabadan, damadıyla evlenen kaynanaya, kocasını boşayıp üç çocuklu erkeğe kaçan kadından, dört çocuğunu bırakıp on beş yaşındaki gence kaçan kadına, yolda tanıştığı altmış yaşındaki kadınla ilişki yaşayan gençten, babası yaşındaki adama kaçan genç kıza ne ararsan hepsi TV’lerde arz-ı endam ediyor. Bu, işin acı tarafı... Esas acı olan ise olayın kahramanlarının yaptıklarından utanmak şöyle dursun, yaptıklarını övünerek anlatmaları... Eskiler bu ve benzeri kimseler için “ar damarı çatlamış” derdi. Sadece bunlar değil okuyup duyduklarımız... Sosyal medyayı kullanarak milletin parasını veya malını zimmetine geçirenlerden, evlilik çetesi kurup güzel kadınların resmini sitelere yükleyerek onlar vasıtasıyla yaşlı dul erkekleri tuzağa düşürenlere, genç kız veya yakışıklı erkekleri kullanarak karşı cinsi tuzağa düşürenlerden, temizlik yaptırma bahanesiyle genç kızları eve çağırıp onların ırzına geçenlere, çocuk yaşta kızları imam nikâhıyla evlendirenlerden, gençlerimizi uyuşturucu tuzağına düşürenlere kadar pek çok hadise her gün cereyan ediyor. Hasta ve hastalık çok ama tedavi hak getire... Siyasîler işin sadece ekonomik yönüyle ilgili beyanda bulunuyor. İktidar, birkaç ay sonra, muhalefet, iktidara kendileri geldiğinde memleketin daha iyi olacağını söylüyor. Pahalılık ortadan kalkınca enflasyon düşünce sanki bu bozukluk ve aksaklıklar da ortadan kalkacakmış gibi. İş, keşke o kadar kolay olsaydı. Bütün bunların sebebi hayat pahalılığı değil ki... Esas mesele derinde ve hiç kimse o konuyu ağzına almıyor...