Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın sonuçları açıklandı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da sonuçlar iç açıcı değil. Pek çok köşe yazarı her yıl tekrarlanan bu hadiseyi kendince yorumladı. Biz de durumu tek kelime ile yorumlayalım: YAZIK. Siyasî iktidarlar değişse Millî Eğitim Bakanları değişse sınavların adı değişse okutulan dersler değişse de değişmeyen tek şey şu: Sınav sonuçlarının öğrencilerdeki başarısızlığı herkese duyurması... Sonuçlar üzerinden yapılan yorumlar elbette önemli. Her yazarın kendince öne sürdüğü çözüm önerileri de... Gelgelelim her yıl açıklanan sonuçlar eğitim sisteminin iflasından başka bir gerçeği açıklamıyor. Herkesin bildiği gerçeği düzeltmek elbette kolay değil ama imkânsız da değil. Yeter ki akla, mantığa, memleketin ve dünyanın gerçeklerine, öğrencilerin ilgi ve yeteneklerine uygun eğitim sistemi uygulansın. Bu da her ne hikmetse hayata geçirilmiyor. Her yıl uygulanan sınavlarda bütün soruları doğru cevaplayan öğrenciler yanında hiçbir soruya cevap veremeyen öğrenciler de mevcut. Bu kadar farkı izah etmek hem kolay hem de zor. Kolay çünkü bazı öğrenciler daha zeki ve çalışkan. Bu özellikteki öğrencilerin ailelerinin maddî durumları da iyi. Bu aileler çocuklarını hem dershaneye gönderiyor hem de çocuklarına özel ders de aldırabiliyor. Bazı öğrenciler de zekâ ve çalışkanlık yönüyle daha yetersiz olabiliyor. Ailelerinin maddî durumları sebebiyle bu öğrenciler özel ders almak şöyle dursun, dershanelere bile gidemiyor. Sonuç da bu kadar farklı olabiliyor. Bu yılki sınavlarda 96.518 öğrencinin SIFIR çekmesi, üzerinde önemle durulması gereken acı bir hakikat. Bu acı hakikatin sebepleri üzerinde durulmalı ve hâl çareleri bulunmalıdır. 96.518 öğrencinin, 12 yıllık tahsil hayatının sonunda girdiği bir sınavda bir tek soruyu bile doğru cevaplayamamasının sebeplerini düşünmek, bu acı tabloyu değiştirmek gerekmez mi? Ülkemizdeki değişik liselerde 300 civarında farklı ders okutuluyor. Bu 300 dersin içinden sadece on dersten soru soruluyor. Bu da işin bir başka acı hakikati. Eğitimin amacı insanı yarınlara hazırlamaktır. Bu da onlara çağın bilgisini vermek ve onları dürüst insan olarak yetiştirmekle mümkün. Bu yapılmadığı takdirde ne yaparsanız yapın netice asla değişmeyecektir. İşin bir başka yanlış yönü de bütün öğrencileri üniversiteye yönlendirmek. Mesela bu yıl üniversite sınavlarına girmek için müracaat eden öğrencilerden 226.31’i sınava girmemiş. Bu kadar öğrencinin sınava girmemesi tek bir sebeple açıklanamaz. Bu bile, bazı şeylerin yanlış olduğunun göstergesi değil midir? Sınav sonuçlarının açıkladığı hakikat şu: Hem ülkemize hem çocuklarımıza hem de bu çocuklarımızın ailelerine yazık oluyor.