(ŞAHİN TURĞUT) Bu yıl da sevdiklerimizi kaybetmeye devam ediyoruz. İşte bu kayıplar insanı kendine getiriyor ve bildiğimiz ama zaman zaman unuttuğumuz başlıktaki cümleyi aklımıza getiriyor. Her Şey Yalan, Ölüm Gerçek Vakti saati geldiğinde herkes tanışacak bu gerçekle. Teneşir denilen tahtaya boylu boyunca uzatılıp yıkanan yunulan, kim olduğunu düşünmez. Kendi olduğu ise, aklına bile gelmez. Öldüğünü anlayamaz; ölen kendisi olduğu halde, ölen kim ki? der. Merak eder; birde üstüne 'Allah rahmet eylesin' der. Ölenle ölünmez derler ama öldüğünü bilemez. Hatta sağındaki solundaki insanlarla muhabbet bile eder. Ama bu muhabbetten onların haberi bile olmaz. 'Kim ölmüş?' diye sorar eşine dostuna. Ama cevap alamaz ve kimin öldüğünü bilemez. İşte Böyle İSHAK abi, o gün benimle de konuştun, belki bana da sordun kim bu? diye. Beraber cenaze namazını bile kıldık. Sende ağladın belki etrafında ağlayanlar ile birlikte. Şar İşhanından tanırdım seni, rahmetli meslektaşımız İsa Aydın ile birlikte çok günler sohbet, muhabbet ettik. Belki de cenazende de aynı sohbetleri yaptık. Sonra Cengiz Topel Lisesinin karşısında açtın dükkanını. Esnafların duayenleri arasındaydın. Herkes bir Fatihanı okudu mezarını terk ederken. Sende gelmek istedin belki bizle, eşinle, çocuklarınla. Yahya Kemalin şiirinin son dizelerinde ki gibi; Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden. Ve Necip Fazılın dizelerindeki gibi Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber... Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber? Evet, yine başlıktaki cümleyi tekrar ederek yazımı da bitirmek istiyorum. Ölüm gerçek, her şey yalan olan bu dünyada birbirimizi yemenin, hastalık derecesinde hırslanmanın hiçbir değeri yok Ruhun şad, mekanın cennet olsun İSHAK BOZDOĞAN abim.